Tuğberk Çiloğlu
Tüm sistemler
(fiziksel, biyolojik ve sosyal) düzensizliğe eğilimlidir. Fizik bilimi bu
olguya entropi diyor. Bir başka
deyişle, faydalı olmayan enerji, düzensizliğin enerjisi de diyebiliriz. Evren,
sistemlerden ve sistemlerin birbiriyle oluşturduğu interaktif etkileşimlerden
oluşur. Doğal olarak, ekonomi de bir sistemdir. Ekonomik sistem, sosyal,
politik ve kültürel sistemlerle de sürekli interaktif etkileşim halindedir.
Gelelim entropi ve ekonomi ilişkisine.
Ekonomi nedir? Sorusunu
sormuştum 7 Haziran 2014 tarihindeki ilk yazımda. Tekrar hatırlayalım. Ekonomi,
bireylerin, örgütlerin (özel sektör şirketleri, kamu şirketleri, devlet, devlet
kuruluşları, sivil toplum örgütleri, vakıflar, dernekler, sendikalar,
uluslararası örgütler, kısacası tüm organizasyonlar) ve toplumların üretim, bölüşüm, tüketim,
tasarruf ve yatırım faaliyetlerinin bütünüdür. Ekonomi bilimi de bu
faaliyetleri ve faaliyetler arası etkileşimleri inceler. Dikkatinizi çektiyse,
tüm bu faaliyetler bir sistem faaliyetidir. Peki, sistemler nasıl işler ?
İstinasız tüm sistemler
enerji (işe yarayan enerji) ve düzensizlik sarkacında kendi dengesini bulmaya
çalışır. Genellikle bu sarkaç sabit bir noktada uzun süre dengede kalamaz,
çünkü sistemin kendisi, sistem içi unsurlar ve eğer açık sistem ise diğer dış
sistem unsurları sürekli değişkenlik gösterir. Fakat her ne kadar sarkacın
konumu değişkenlik gösterse de ekonomik sistemler genelde belli bir enerji-düzensizlik
bandında bulunur. Ne demek istedim ?
Bir sistemin enerjisi
ve sistemin düzensizliği arasında ters orantı vardır. Enerji (işe yarayan
enerji) arttıkça düzensizlik (entropi) azalır. Su moleküllerini ele alalım. Bir
su molekülü 2 Hidrojen ve bir Oksijen atomundan oluşur. Merkezde Oksijen atomu,
iki yanında ise Hidrojen atomları vardır. Bildiğiniz gibi, su sıvı halde
bulunur. Neden su ısıtılmadan buhara dönüşmez ? Çünkü su molekülleri birbirine
güçlü bir enerjiyle bağlıdır. Doğal
olarak, su moleküllerinin düzensizliğe, yani entropiye yönelmesi (su buharına
dönüşmesi) engellenmiş olur. Bu enerji, molekülleri bir arada tutar ve
moleküllerin havada buhar olarak uçuşmasını engeller. Ya ısıtılırsa ?
Suyu bir kabın
içerisinde ocağa koyduk ve ocağın altını açtık? Bir süre sonra kap 100
santigrat dereceye ulaşınca su fokurdamaya başlar ve buhara dönüşür. Çünkü kaba
verilen ısı, molekülleri bir arada tutan enerjiyi
kırar, çözer. Peki, tüm bunların ekonomiyle ilgisi ne ?
Su moleküllerini
ekonomik birimler (birey, aile, kurum, şirket, vs.) olarak düşünün. Suyun sıvı
halini ise devletin ekonomideki ağırlığının yüksek olduğu bir sistem olarak
düşünün. Çünkü, moleküllerin birbiriyle nasıl ilişki kuracağına moleküller
kendileri özgürce karar veremiyor. Hangi molekülün, hangi moleküllerle ilişki
kuracağına ağırlıklı olarak molekülleri bir arada tutan enerji (devlet olarak
düşünün) karar veriyor.
Buhar halinde ise bu
enerji (devlet) tamamen gücünü yitirmiyor, fakat minimuma iniyor çünkü sisteme
verilen ısı sonucu bu enerji çok büyük oranda ısıya dönüşmüş. Buhar halinde
moleküller büyük oranda özgürce hareket ediyor, istediği moleküllerle
etkileşime giriyor, istemedikleriyle etkileşime girmiyor.
Kuşkusuz, su
molekülleri canlı varlıklar değiller, belli bir bilinçleri yok. Fakat ekonomik
birimler bilinçli. En katı sosyalizmden en serbest kapitalizme kadar pek çok
ekonomik sistem, ekonomik model var. Hangi sistem toplum için en iyisidir ?
Eğer ekonomik birimler özgürce hareket ettiklerinde (buhar) kendi seçimlerini
yüksek bir bilinçle (ekonomideki bilgi düzeyi) yaparlar ve bunun sonucunda
toplam fayda ve kaliteyi yükseltirler
ise serbest piyasa sistemi (buhar) o toplum için en iyisidir denebilir.
Fakat toplum, ekonomik anlamda özgür bırakıldığında toplam kaliteyi, faydayı
aşağı çekecek davranışlarda bulunuyorlarsa (bir başka deyişle toplumdaki
bireylerin bilgi düzeyi düşük ise ) o toplum için devlet ağırlıklı bir ekonomik
sistem (sıvı su) daha iyidir.
Her bir su molekülünü
bir ekonomik birim olarak dündüğümüzde, enerji-düzensizlik (devlet
düzenlemeleri-piyasa düzensizliği) dengesini uzun vadede belirleyen temel
faktör moleküllerin (ekonomik birimlerin) bilgi
birikimi olacaktır. Çünkü her toplumu bir organizma olarak düşünürsek, her
organizma hayatta kalmak ve genlerini sonraki nesle aktarmak ister. Güçlü olan
hayatta kalır, zayıf olanlar ise güçlüler tarafından yutulur ya da doğa onları
elimine eder.. Toplumun bütününü tek bir organizma olarak düşünürsek, ekonomik
sistemi de toplumsal sistemin çok önemli bir alt sistemi olduğunu göz önünde
bulundurur isek, her toplum mevcut enerji-düzensizlik sarkacındaki konumu ile
toplam bilgi düzeyi arasında bir uyuşmazlık var ise bu uyuşmazlığı düzeltmek
zorundadır. Bu yaklaşım sadece toplumlara değil, en küçük işletme
organizasyonlarına da uygulanabilir. Uzun vadede, enerji-düzensizlik
sarkacındaki konumu ile toplam bilgi düzeyi arasında belli bir uyumu
yakalayabilmiş toplumlar, şirketler, devletler, organizasyonlar, kısacası tüm
insan organizasyonları hayatta kalır.
Genellikle
organizasyonların enerji-düzensizlik sarkacındaki konumu, toplam bilgi
düzeyinden daha hızlı değişir. Çünkü toplam bilgi birikiminin değişmesi genellikle
uzun zaman (yıllar, belki de onyıllar) alır. Fakat enerji-düzensizlik
sarkacındaki konum çok daha kısa sürede değişir, kabın altını açtığınızda su
kaynar, buzluğa atarsanız su donar ve buza dönüşür (Buz durumunu ise katı
sosyalist rejim olarak düşünebiliriz). Dolayısıyla, bu modeldeki bağımsız
değişken toplam bilgi düzeyi, bağımlı değişken ise organizasyonun (toplum,
devlet,şirket,vakıf,aile vs)
enerj,-düzensizlik sarkacındaki konumudur. Bir başka deyişle toplam bilgi
düzeyi neden, sarkaçtaki konum ise sonuçtur.
Tüm evren, holistiktir.
Kısacası, evrende her şey birbirine benzer. Fraktal geometri bunu kanıtlıyor.
Ekonomik sistemle, su molekül sistemi arasında da benzerlikler vardır. Pek çok
fizik yasasıyla, ekonomi arasında bağlantı vardır. Ekonofizik (Ekonomi + Fizik)
yaklaşımı bu şekilde doğmuştur. Bu yaklaşımla ilgili başka yazılarım da olacak.
Görüşmek üzere.
Burada
yazılanlar yatırım tavsiyesi/danışmanlığı değildir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder