YUSUF YEŞİLKAYA
Türk Dil Kurumu sözlüğünde hayatın birçok tanımı var.Canlı olma durumu,yaşam,hayat biçimi vb.Benim ilgilendiğim konu ise yaşam biçimi ile ilgili.
Bilindiği gibi insanlar doğar,yaşar,ölürler.İnsanların zorlandığı nokta ne doğumdur ne de ölümdür.İnsanların zorlandığı nokta yaşamdır kendi istediği biçimde yaşamak
.Yaşamı kısıtlayan ilk nokta devletin koyduğu yasalardır.Yasalar büyük kitle olan toplumun yaşaması için gerekli olan cümlelerdir.Bu cümleler olması insan doğası gereği kaos oluşur ve yaşam zorlaşır.Yasa kısmında büyük sorun şu ki yasa koyucuların hiçbir şekilde toplumu dikkate almayıp,kendi yaşam biçimlerini ya da istediği yasalara koyması ve bunları insana dayatması.İşte insanlığın yaşam biçimi konusunda varolan savaşı bu noktada başlamakta.İstemediği bir şekilde yaşamaya zorlamak,adeta bir kafese kapatılmak bırakın insanı hiçbir canlı için güzel bir şey değildir.
Devletin koyduğu yazılı yasalardan sonra,yıllardır süregelen,gelenekselleşmiş bir yasa daha var.Bu yasa sözel ve yaşama büyük ölçüde sirayet etmiş durumda.Adı Toplum kuralları.Gerekli olan kadar olmayanı da var.Hatta insanların kendi ekledikleri hiç olmaması gereken de.Devletin yasasından daha çok hapseder kafese insanı diğer insanların-ki buna kendisi de dahil-koyduğu yasalar.Etrafınıza bir göz gezdirin sessizce sakince,iyice gözlemleyerek.İnsanların diğer insanlar ne der diye yaşadığını göreceksiniz.Ayaklarına prangalar vurulmuş bir şekilde oradan oraya savrulmakta.Yapmak istediklerini sadece başkaları ne der diye erteleyenler ve sonra pişman olanlarla dolu etraf.
Peki bu kadar önemli mi etraftaki insanların düşünceleri?Bu kadar çok yapmak istediğiniz bir durumu sırf başkalar istedi diye bırakmak bu kadar mı mühim?Bence hayallerinizin oluşması diğerlerinin ne diyeceğinden daha önemli.Ne kadar saçma olursa olsun hayallarine inanıp onun peşinden gitmek,hayatın için önemli olmasa da güzel bir duygu.herkese inat söylenenlere kulak tıkayarak,tabi önemli öğütleri dikkate alarak,yolunda kararlı bir şekilde yürümek kadar güzel bir şey yok.İşte bu şekilde fark yaratabilir,dünyaya yararlı olabilir,tarih sayfalarında yerinizi alabilrisiniz.Ne olursa olsun,korkmadan planlı bir şekilde,insanları önemsemeden yaşayın.son olarak bu anllattıklarımı bir hikaye ile pekiştirelim de tam olsun.
Hikaye bu ya kurbağalar yüksek bir kulenin en tepesine çıkma yarışı düzenliyorlarmış.Etrafta seyirciler;fakat seyirciler hiçbirinin bu yarışmayı kazanacakların itimadı yokmuş.Yarış başlamış,Belli bir noktadan sonra yarışmacılar,seyircilerinin de umutsuzluğunu görüp başaramayacakları hissine kapılarak yarışmayı bırakmaya başlamışlar.Fakat bir tanesi devam ediyormuş.Seyirciler onun da başaramayacağını yüksek sesle dile getirse de o yılmadan devam etmiş ve en tepe noktaya varmış.Bunu nasıl yaptığını öğrenmek istemiş diğer kurbağalar.Soru sormuşlar yanıt alamamışlar,bir daha denemişler yine yanıt yok.Anlamışlar ki birinci olan kurbağa sağırmış.Siz siz olun hayallerinizi başaramacağınızı söyleyen insanlara karşı sağır olun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder