Tuğberk Çiloğlu
Küresel piyasalarda son dönemde yaşanan gelişmeler, piyasa
algılamalarının ne kadar önemli olduğu gerçeğini tekrar tekrar vurguluyor.
Geçtiğimiz haftalarda piyasalar için önemli veriler açıklandı, açıklanan
verilerin yatırım enstrümanlarına önemli etkileri oldu. Bu etkilerin büyük
kısmı spesifik piyasa algılamaları sonucu oluştu. Bunun yanı sıra önümüzdeki
dönemde küresel tahvil piyasasıyla ilgili bir hayli ilginç gelişmeler
yaşayabiliriz. Gelin, birlikte analiz edelim.
Geçtiğimiz hafta piyasa algılamalarını belirleyen iki temel
olaydan bahsedebiliriz. Bunlardan ilki beklentilerden düşük gelen ABD
enflasyonu, diğeri Kuzey Kore krizi. Bu iki olayın aynı süreç içerisinde
gerçekleşmesi farklı piyasa algılamalarının fiyatlama davranışlarını hangi
yönde etkilediği sorusunun bir nebze olsun cevaplanmasına yardımcı oldu. Nasıl
mı ?
Normalde ABD'de enflasyonun beklentilerden zayıf gelmesi
durumunda FED'in faiz artırma ve parasal sıkılaştırma sürecinin yavaşlayacağına
yönelik beklentiler artacağı için ABD Dolarının değer kaybetmesi, ABD tahvil
faiz faizlerinin düşmesi beklenir. ABD Dolarının değer kaybetmesine paralel
olarak altın, petrol gibi emtiaların ve Japon yeni, İsviçre Frangı gibi para
birimlerinin ABD Dolarına karşı değer kaybetmesi gerekir. Bu zaten bildiğimiz
bir senaryo. Bir de küresel risk durumu senaryosu var. Küresel bir savaş ya da
siyasi çalkantı riski durumlarında genellikle güvenli liman olan ABD Doları,
Altın ve petrol aynı anda yükselir. Bunun yanı sıra İsviçre Frangı ve Japon
Yeni de güvenli liman oldukları için diğer para birimlerine karşı yükselir. Bu
da bildiğimiz bir senaryo. Peki ya bu iki senaryo da aynı anda gerçekleşirse ?
Geçtiğimiz dönem aynen bu şekilde oldu, iki senaryo da aynı anda
gerçekleşti. ABD'de enflasyon verileri zayıf gelirken, Kuzey Kore gerginliği
başladı. Temmuz ayında aylık enflasyon %0,2 beklenirken, %0,1 olarak
gerçekleşti. Üretici fiyatları endeksinde de uzun bir aradan sonra ilk düşüş
geldi ve endeks %0.1 yükselmesi beklenirken %0.1 düştü. Yıllık enflasyon ise
%2'nin altında kalarak %1,8 oldu. Bildiğiniz gibi FED'in hedefi yıllık %2
enflasyon. Bu durum karşısında beklendiği gibi Amerikan Doları değer kaybetti.
Fakat diğer taraftan Kuzey Kore ile ABD arasında askeri çatışma riski doğduğu
için küresel çapta güvenli limanlara yönelik talep artışı oldu. Japon Yeni,
İsviçre Frangı ve Altın değer kazandı. Petrol fiyatlarında da yükselişler
görüldü. Fakat ABD Doları değer kaybını sürdürdü. Yani, ABD Doları bir numaralı
güvenli liman olarak görülmesine rağmen düşüşünü sürdürdü. Neden ? Çünkü zayıf
enflasyon verilerinin piyasada yarattığı algı, savaş riski algısına göre daha
etkili oldu. Bu durum, zıt yönde iki piyasa algısının aynı anda ortaya çıkması
durumunda piyasaların nasıl tepki göstereceğini göstermesi bakımından iyi bir örnek
oldu.
ABD Dolarının orta vadeli geleceğine baktığımızda ise halen
bilanço küçültme sürecinin temel belirleyici olacağını söyleyebiliriz. Bu
noktada bu hafta açıklanacak olan FED tutanaklarının önemli olduğunu
söyleyebiliriz. FED, bilanço küçültmenin ne kadar zamanda tamamlanacağına dair
ipuçları verebilir. Her koşul altında FED'in 2017 sonuna kadar 1 adet faiz
artırımı yapması bekleniyor. Piyasanın ABD enflasyon ve istihdam verilerine bu
kadar çok önem vermesinin nedeni 2017'de birden fazla faiz artırımı yapılıp
yapılmayacağı sorusuna bir cevap bulmak.
Gelelim tahvil konusuna. Hepimizin bildiği gibi, parasal
genişleme döneminde majör merkez bankaları çok yüklü miktarlarda tahvil
alımları yaptılar. FED artık bilanço küçültmeye başlamak üzere fakat Avrupa Merkez
Bankası (ECB) ve Japon Merkez Bankası (BOJ) halen genişleme programlarına devam
ediyor. Diğer taraftan, Avrupa ekonomisi ve Japon ekonomisi toparlanma dönemine
girdi. Yani, orta vadede ECB ve BOJ da bu genişleme programlarına son verecek.
Fakat bu noktada, özellikle FED'in bilanço küçültme sürecine tam olarak
başlamasının ardından, yeni bir piyasa algı mekanizmasının ortaya
çıkabileceğini düşünüyorum. Nasıl mı ?
FED başta olmak üzere ECB ve BOJ bilanço küçültme süreçlerine
başladıklarında, ABD, Avrupa ve Japon ekonomilerde açıklanan iktisadi
faaliyetin arttığına işaret eden her veri tahvil piyasasında satışlara neden
olacaktır. Örneğin ABD'de beklentilerden iyi gelen bir istihdam verisi şimdiye
göre daha büyük oranlarda ABD tahvil faizlerinde yukarı yönde çıkışa neden
olacaktır. Bildiğiniz gibi parasal genişleme döneminde küresel tahviller değer
kazandı, yani faizleri düştü. Önümüzdeki dönemde ise tam tersi bir süreç görme
olasılığımız çok yüksek. Yani, küresel tahvil faizlerinin yapısal olarak yükseleceği
bir süreç. Bu ise ilginç bir çıkmaz yaratacak küresel ekonomi için. Nasıl mı ?
ABD, Avrupa ve Japon ekonomisinin iyileştiğine dair açıklanan
her veri sonucunda faizler yukarı çıkacak. Faizlerdeki yukarı çıkış ise bu
iyileşme sürecini oldukça yavaşlatacak. Faiz oranları yükseldikçe ekonomilerin
hızlanması güçleşecek, küresel hisse senetleri değer yitirecek. Eğer söz konusu
majör ekonomiler yeterince iyileşmezse tabii ki böyle bir fiyatlama
yaşanmayacak. Fakat bu durumda da doğal olarak ekonomiler iyileşmemiş olacak.
Bu durum majör ekonomilerde LM eğrisinin giderek dikleşmesine sebep olacak.
Bunun sonucunda dünya ekonomisi için tek bir çözüm kalacak: Maliye politikası.
Görüldüğü gibi küresel ekonominin geleceği için pek çok olasılık
var ve bu olasılıkların gerçekleşmesini sağlayacak temel olgu yine piyasa
algılamaları olacak.
Görüşmek üzere.
Burada yazılanlar yatırım tavsiyesi/danışmanlığı değildir.
Mail adreslerim: utugberk@gmail.com utugberk@hotmail.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder